AK Parti İstanbul Milletvekili Halit Yerebakan, son 20 yılın istatistiklerinin, Türkiye’yi daha adil, daha müreffeh bir ülke haline getirme konusundaki kararlılığı yansıttığını ifade ederek, “Türkiye her daim her bir vatandaşına değer vererek adaletin ve merhametin sancak taşıyıcısı olmaya devam edecektir.” dedi.
TBMM Genel Kurulunda gündem dışı söz alan Yerebakan, 20 Şubat’ın Dünya Sosyal Adalet Günü olduğunu belirterek, “Kardeşlik ve dayanışma ruhuyla yoğrulmuş, adalet ve eşitliği temel alan bir medeniyetin evlatları olarak Genel Kurulda bulunuyoruz.” diye konuştu.
Yüzyıllar boyunca insanlık tarihini şekillendiren bir ideal olan sosyal adalet kavramının tarifinde, toplum içindeki ilişkilerin herkesin ortak iyiliği için düzenlenmesi gerektiğinin ifade edildiğini vurgulayan Yerebakan, Türkiye’nin, coğrafyasının zenginliği kadar kültürlerin, dillerin ve inançların bir arada yaşama uyumunun da simgesi olduğunu dile getirdi. Yerebakan, şunları kaydetti:
“Bu topraklar yüzyıllar boyunca birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, her biri kendi döneminde sosyal adalet anlayışıyla toplumsal düzeni sağlamaya çalışmıştır. Cumhuriyet’imizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “Hakimiyet, bila kaydü şart milletindir.” sözü, bu topraklarda adaletin temel taşıdır. Bu söz, milletimizin iradesinin üstünlüğünü ve her bir vatandaşımızın eşit haklara sahip olduğunu vurgular. Büyük Millet Meclisimiz kurulduğu günden bu yana adaleti, eşitliği, halkımızın refahını temel alan yasaları hayata geçirmek için çalışmıştır.”
Bu büyük milletin evlatları olarak adaletin yalnızca yasalarla değil, aynı zamanda gönüllerde de tecelli ettiğinin bilinciyle hareket ettiklerini ifade eden Yerebakan, “Bu anlayış komşuya yardım etmekten ihtiyaç sahiplerine destek olmaya kadar günlük yaşantımızın her alanında kendini göstermektedir. Bizler birinin ayağına taş değdiğinde onun acısını kalbinde hisseden, birinin gözü yaşlı olduğunda onun gözyaşını kendi yanağımıza süzülen bir damla olarak gören bir milletiz. Bu, yalnızca adalet ve eşitlik uğrunda değil, aynı zamanda her birimizin bu topraklarda huzur içinde, başı dik bir yaşam sürdürmesi için gerekli olan kardeşlik ve dayanışma ruhudur.” değerlendirmesinde bulundu.
Bir toplumu yücelten şeyin, zenginliğinin büyüklüğü veya ihtişamı değil, en zayıf bireylerine nasıl davrandığı olduğunu vurgulayan Yerebakan, şöyle devam etti:
“Ülkemizde sosyal hizmetlerin genişletilmesi, kamu yatırımlarındaki gelişmeler, eğitim ve sağlık hizmetlerine erişimin kolaylaştırılması, engelli ve yaşlı vatandaşlarımıza yönelik özel programların hayata geçirilmesi adalet ve eşitlik yolundaki kararlı adımlarımızı göstermektedir. Son 20 yılın istatistikleri, Türkiye’yi daha adil, daha müreffeh ve her bir vatandaşımızın hak ettiği yaşam standartlarına kavuştuğu bir ülke haline getirme konusundaki kararlılığımızı yansıtmaktadır. Bu, hepimizin ortak çabasıyla gerçekleşmiştir ve Türkiye her daim her bir vatandaşına değer vererek adaletin ve merhametin sancak taşıyıcısı olmaya devam edecektir.”
Yerebakan, bugün insanlık tarihindeki en büyük meydan okumalarla karşı karşıya olunduğunu belirterek, “Küresel çapta artan sosyal ayrışma ve kuşaklararası büyüyen sosyal dengesizlikler, toplumlarımızın temelini oluşturan değerler üzerinde yeniden düşünmemizi gerektiren konular haline gelmiştir.” dedi.
İnsanlık medeniyetinin içinde bulunduğu alacakaranlığın sessiz seyircileri olmak zorunda olmadıklarını ifade eden Yerebakan, aksine, bugünün olaylarının seyrini, yarının dünyasının yüzünü değiştirecek bir güce sahip olduklarını kaydetti. Sosyal adaletin, bu zorlukların üstesinden gelinmesinin anahtarı olduğunu dile getiren Yerebakan, şunları söyledi:
“Buradaki adalet tarifi yalnızca hukuki bir kavram değil, aynı zamanda toplumsal bir gerekliliktir. Sosyal adaletin ve eşitlik mücadelesinin sadece bir hayal olmadığını ancak asla bitmeyecek bir yolculuk olduğunu ifade etmek isterim. Birlikte yürüdüğümüz bu yolda adalet bize pusula, insanlık bize rehber olmalıdır. Her adımda adaletin ve eşitliğin izini sürmeli, sosyal adaletin her bireyin hayatında hissedilebilir bir gerçeklik olması ve sürdürülebilir kalkınma hedeflerine ulaşmamız için ulusal politikalarımızı şekillendirmek zorundayız. Zira biz gelecekten korkmak için değil, geleceği şekillendirmek için buradayız.
İnanıyorum ki biz milletimiz söz konusu olduğunda kutuplaşmayı uzlaşıyla ve tıkanıklığı ilerlemeyle değiştirebilme kudretine sahibiz. Bu, ülkemizin yeni yüzyılında, Türkiye Yüzyılı’nda bizim neslimizin imtihanıdır ve hepimizin bunu başarıyla geçeceğine inanıyorum. Unutmayalım ki bir toplumda sosyal adaletin güneşi doğduğunda umutsuzluk ve karanlık, aydınlığın ve eşitliğin parlak ışığıyla silinip gider.”